Robotik rehabilitasyon, nörolojik hastalıklarda...
Son yıllarda robotik
cihazların rehabilitasyon süreçlerine entegre edilmesi, hem hastalar hem de
sağlık profesyonelleri açısından önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir.
Özellikle inme, beyin hasarı ve omurilik yaralanması gibi nörolojik durumların
ardından motor fonksiyonların yeniden kazanılması amacıyla uygulanan yüksek
tekrarlı ve yoğun egzersizlerin robot destekli sistemlerle daha erişilebilir
hale gelmesi, bu alandaki heyecanı artırmıştır. Ancak bu heyecanın beraberinde
getirdiği önemli bir risk de var: teknolojiyi tedavinin kendisi gibi görmek.
Sahada edinilen
gözlemler, bu teknolojik ilerlemenin zaman zaman tedavi hedeflerinin önüne
geçebildiğini göstermektedir. Oysa robotik cihazlar, tıpkı bir paralel bar ya
da dirençli bantlar gibi terapinin bir aracıdır, amacı değil. Ne yazık
ki, bazı uygulamalarda robotun “ne yaptığına” odaklanılırken, hastanın “neden o
hareketi yaptığı” göz ardı edilebiliyor. Bu yaklaşım, motor öğrenmenin temel
ilkelerinden biri olan amaçlı ve anlamlı hareket üretimini sekteye
uğratabiliyor.
İşte robotik
rehabilitasyonda sık karşılaşılan bazı yanlış uygulamalar:
1. Cihazın varlığı,
hedefin yerine geçiyor
Robot varsa, seans “zaten
etkili” gibi algılanıyor. Oysa hedefi olmayan, anlam taşımayan tekrarlar
yalnızca hareket üretir; beyni yeniden şekillendirmez. Örneğin, robotik
cihazlar ile oynanan bir oyununda elma toplamaya çalışmak eğer hastanın günlük
yaşamındaki bir ihtiyacına hizmet etmiyorsa, motor becerinin işlevsel
dönüşümüne katkısı sınırlı kalır.
2. Her hastaya aynı
robot, aynı protokol
Robotik tedavi
bireyselleştirilmesi gereken bir süreçtir. Eliyle kavrama sorunu yaşayan bir
hasta ile elindekini bırakabilme sorunu yaşayan hastaya aynı cihazı aynı
düzeyde uygulamak hem verimsizdir hem de zaman kaybıdır. Ayrıca robot ile
oynanacak oyunların içeriğinin terapistler tarafından belirlenmesi de tedavinin
başarısında büyük rol oynar.
3. Pasif uygulamaların
yeterli görülmesi
Robotik sistemler
çoğunlukla hastanın hareketine yardımcı olur. Bu özellik, hareket kapasitesi
çok düşük olan hastalarda avantaj sağlar. Ancak sürekli pasif yani robotun
hareketin tümünde sağladığı destek aktif katılımı ve çabayı azaltır.
Hastanın robota yardım etmediği ve aktif hareketin desteklenmediği robotik
seanslar, kısa vadede etkili görünse de uzun vadede yeterli işlevsel kazanım
sağlamaz.
4. Terapistin planlama
rolünün geride kalması
Bazı durumlarda robotun
sunduğu egzersiz seçenekleri veya otomatik protokoller, terapistin klinik karar
sürecinin önüne geçebilir. Ancak unutulmamalıdır: robot bir terapist
değildir. Hangi hastaya, hangi cihazla, ne yoğunlukta ve hangi hedefle
müdahale edileceğine karar veren kişi terapisttir; robot sadece bunu
kolaylaştıran bir yardımcıdır.
Peki Doğru Bir
Robotik Rehabilitasyon Seansı Nasıl Olmalı?
Yukarıda sıralanan hatalı
yaklaşımların ışığında, etkili ve hasta merkezli bir robotik rehabilitasyon
seansı için şu temel ilkeler yol gösterici olabilir:
- Anlamlı hedeflerle çalışılmalı:
Egzersizler, hastanın günlük yaşam aktivitelerine hizmet etmeli. Her
hareketin bir amacı olmalı.
- Tedavi hastaya göre
bireyselleştirilmeli: Kullanılan robot, egzersiz
içeriği ve yoğunluk, hastanın ihtiyaçlarına ve fonksiyonel durumuna göre
uyarlanmalı.
- Hastanın aktif katılımı
desteklenmeli: Robot, hareketi tümüyle
devralmamalı; hastanın çaba göstermesi teşvik edilmeli.
- Teknolojiyi terapist yönlendirmeli:
Robotik sistemler, terapistin kararlarını destekleyen araçlar olarak
kullanılmalı; protokoller değil, klinik değerlendirme yol gösterici olmalı.
Unutulmamalıdır:
Robotlar, ancak doğru hedeflerle birleştiğinde işlevsel ve kalıcı bir
iyileşme sağlar. Teknoloji, tedavinin değil; insan merkezli yaklaşımın
hizmetinde olmalıdır.